loading...
Okullar açıldı, sanki bir rahatlama oldu. Pardon özellikle büyükşehirde oturanlar için kulağa garip geldi biliyorum ama hemen açıklayayım; aylardır tüm konuşmaların içinde okul sözcüğü mutlaka geçiyordu. Parkta, yolda, aile toplantılarında. Çocuk geç kalkıyor; okullar açılınca bakalım nasıl olacak, kapsamlı plan yapılacak; hele bir okul açılsın öyle bakalım, trafikte küçük bir sıkışma; şimdi iyi birde okullar açılsın o zaman görün” gibi, okullar açıldı da beklenti nihayet son buldu bir rahatlama geldi bana.
Evdeki minik esneklikler okul için tekrar düzenlendi. Park, oyun, banyo (Pazar akşamın olmazsa olmazı), uyuma, uyanma saatleri gibi… Kısaca tatil bitti ve tüm aile okullu olduk.
Bu oryantasyon asıl bana iyi geldi
Üç gün okulumuzda çocuk için oryantasyon olarak tanımlanan uyum sürecine katıldım. Geçen yıl tam anlamıyla acemice davranıp planlı hareket edememiş sadece ilk günün sabahı kızımla olabilmiştim. Farklı olarak bu sefer izin almış tüm süreçte yanında olmuştum. Bu kızımı ama en çokta çalışan anne olarak önemli anları kaçırdığını düşünerek zaman zaman çok dertlenen beni mutlu etmişti.
Çocuklar derin duygular içindeler. Ortama uyum sağlamaya gayret eden küçük kalplerin nasılda çabucak endişelendiğini görebildim zaman zaman. Kuzum okula girdiği an heyecanla elimi bırakıp sınıfına koştu hep. Ne güzel %100 uyumlu ve mutlu derken kapının yakınlarında arkadaşının annesini görünce yüz ifadesinin değiştiğini “benim annem niye burada değil” diyerek iç geçirdiğini gördüm (merak etmeyin kuruntu yapmadım aynen böyle söyledi). Bunu diğer çocuklarda da gözlemledim. Yüzleri bir anda düşüveriyor…
Gerçekten çocuk tam ortamda rahatlamışlarken dikkati dağılıveriyor arkadaşı gibi o da annesine bir kucak, iki yanak vermek istiyor bu böylece devam ediyor. Acaba ben de ağlamalımıyım yoksa böyle iyi mi diye soruyor içten içe kendine…
Zaten ikinci günden sonra öğretmenler ailelerden ihtiyaç anında arama sözü vererek izin istedi.
Oryantasyon boyunca neler gözlemledim; özellikle anaokulu küçükleri annelerinin kucaklarından ayrılmak istemiyor. Bunun için her yolu deniyor. Saatlerce ağlamak, boyna kenetlenip kalmak, yalvarmak, yaygara ile yıldırmak gibi. Ama ebeveynin konuya zorlama veya tehditle değil de sükûnetle ve yumuşacık yaklaşmaları görülmeye değerdi. Küçüğün ısrarlı yükselmelerine şaşıran ailelerden en çok duyduğum yorum “ 2 – 2,5 yaşından beri yuvaya veya oyun grubuna gittiği ve alışık olduğunu sandığı anda neden böyle yaptığını anlayamadığı” yönündeydi. Gerçekten her iki taraf için de zor bir durum.
Bir kere yeni okuldaysa her şey yeni demek kaç yıl giderse gitsin genelde böyle hissediyorlar. Sınıf, arkadaşlar, öğretmenler, sistem. Hele yuvadan gelen çocuk için yemekhane, okul, merdivenler hepsi kocaman. Onu eve bağlayan tek kişi kollarında ağladığı büyük. Kızım geçen yıl uzun süre eski okulunu ve öğretmenini sayıklar gibi istemişti. Her önünden geçişte heyecanla göstermişti orayı.
En çok yapılan yanlışlar
Bir kere çocuğu ikna etmek için ne kadar çok eğleneceği, güzel olacağı gibi açıklamalar yapılınca çocuk daha fazla tedirgin olabiliyor. Beni ikna etmeye çalışıyorsa gerçekten bir terslik olabilir. Ayrıca durumu süsledikçe hayal kırıklığı ihtimali de artıyor. Mümkün olduğunca normal davranmalı…
Büyük der ki; korkacak bir şey yok
Çocuk anlar ki; önceden uyarıldığıma göre korkmam gerek
Çocuk telaşı, korkuyu ailenin yüzünden anlamakta. Tavrımız ve hedefimiz net olursa çocuğumuzda huzurlu olur.
Küçüğün ağlamalarına dayanamayıp “tamam bugün evde kal, yarın gidersin o zaman” dendiğinde alışma süresi daha çok uzamaktaymış. Elbette onu zorla okula götürmemeliyiz veya eğer okula gitmezsen sana küserim, beni üzersin tarzı yorumlarda bulunmamalıyız. Ama kararlı da olmalıyız. Olumsuzluk üzerinden gitmemeliyiz “ağlarsan seni bırakıp giderim okuldan almam” tarzı gerçek dışı tepkilerle de çocuğun kaygısı yükseliyormuş. Ayrıca böyle tepki devamında tıpış tıpış gidilip alınan çocuk ile ilişki bozulabilir.
Okul girişinde heyecanla bir anda yoruma açık şeyler söylerim diye veda kısmını kısa kestim. Öyle uzun uzun sarılıp, öpüp, bak ben kapının yanındayım, ihtiyacın olduğunda hemen gel, herşey süper olacak tarzında yorumlar yapmadım. Öğretmenimize de alan tanımaya gayret ettim, yakınlarda olduğumu söyleyip iyi eğlenceler dilemek herkes için daha yararlı. Gerçekten veda törenleştirilince ayrılmak ta zorlaşıyor.
Özellikle ilk gün içeride nasıl diye meraktan ölsemde göz göze gelip akışını bozarım diye kapının penceresinden sınıfa sık sık bakmadım. Çocuklar birbirlerinden çabucak etkilenmekte. Arkadaşı ağlayınca o da üzülüyor veya eğer sınıfta bir anne varsa benim annem neden yok yanımda diye düşünebiliyor.
Oryantasyonda öğrendiklerim
Çocuk okuldan gelince iletişim kurmak adına ilk soru okul nasıldı, bugün ne yedin, öğretmen ve arkadaşlarınla aran nasıldı şeklinde soru yağmuruyla sıkıştırmayın. Kısa ve zorlamayan sohbet eder gibi sorun zaten anlatmak istiyorsa bunu yapacaktır. İlk zamanlar baya canımız sıkılmıştı. Kuzumuz tek kelime bile anlatmıyor diye. Sonra bu onun okulu paylaşmak isteyince bunu yapacaktır dedik ve rahat bıraktık. Artık akşam uyku öncesi sohbet ortamı yaratıyoruz birkaç dakikada dünyaları aktarıyor bu hem aramızdaki ilişkiyi güçlendiriyor hem de kuzuyu rahatlatıyor.
Gün içinde destek olmabilmesi için öğretmeniyle sık sık iletişim kurmak gerek. Gece uyuyamadıysa, onu üzen bir durum varsa, evdeki sarsıcı ani değişiklikler (bakıcı değişikliği, kayıp, taşınma vb) veya hastalık gibi… Özellikle uykusuz olduğunda veya aramızda gerginlik yaşandığında hemen kısaca aktarırdım öğretmenine. Bugün keçilik yaparsa bu sebeptendir diye. Ayrıca öğretmenine de okulda olan farklı şeyler için bize aktarmasını rica ettim. Arkadaşıyla tartışırsa veya bir kaza yaşandıysa (düşme, çarpışma vb) çaktırmadan evde konuyu işleyerek onu biraz olsun rahatlatmak için.
Gelelim ilkokula başlayan kuzulara. Onların işi çok daha zormuş. Oyun çocuğu artık daha uzun saatler sıralarda oturacak, daha fazla sorumluluğu ve kuralları olacak. Çocuklar bendensel ve duygusal olarak kendilerini daha fazla kontrol etmeye başlayacaklar. Stresle ve kurallarla başa çıkabilen çocuk duygusal açıdan daha dengeli ve tutarlı oluyormuş. Bu sebeple ailenin yaklaşımı irade kavramını destekler nitelikte olmalı. Daha basite indirgersek; çocuğun sorumluluklarına destek olunmalı ama sanki beceremiyormuş gibi sürekli yardım edilmemeli. Ödevi için uygun ortam hazırlanmalı ama yanına oturup yapılmamalı bu çocuğun ödevi, yapmayınca nasihat etmeyip, şöyle yap şeklinde müdahale edilmemeli. Yapıp yapmamakla ilgili konuşma öğretmeniyle yaşanmalı. Ama şu mutlaka yapılmalı; ödev sorumluluğu onun bu hisettirilmeli, çocuğun dikkat süresi 30 dk olduğu için yaşına göre ödevi 2-3 bölüme ayrılıp yönlendirilmeli. Çalışma ortamında onun dikkatini dağıtmamasına yardımcı olunmalı. Açık televizyon, sohbet vb. Ödevine başlamadan dinlenmiş olmalı bu sıralamayı da siz yapmalısınız ve kesinlikle çocuğun ödevi size paslamasına müsade etmemeli. Ayrıca çantasını hazırlamak görevi de kendisine ait olmalı. En fazla bir kere defterini evde unutacak ve bir daha buna dikkat edecek. Bunları ben değil uzmanlar söylüyor.
Çocuk kendi kendine öğreniyorsa kabul edilebilir haricinde evde özellikle öğretmeye çalışılmalıymış. Ters yazıyor, yanlış yazıyor, güzel yazmıyor diye düşünmemeli. Öğretmeninden özellikle şunun üzerinde çalışın talebi gelmedikçe müdahale edilmemeli. Her çocuk kendine özgüdür, öğrenme süreci farklıdır ve kıyaslama yapılmamalı.
Son olarak akademik başarı eninde sonunda kazanılıyor. Önemli olan bireysel farkındalıklarını keşfetmiş kendiyle barışık iyi insanlar yetiştirmek.
Haydi bakalım hepimize zil çaldı şimdi okula:)