loading...
Geride güzel bir 23 Nisan bayramı bıraktık. Zamansızlık, rahatsızlık sebebiyle gecikse de duygularım hala aynı olduğu için paylaşmak istiyorum.
Bayramı özel yapan ne?
İlkokuldaydım, eve “çocuğunuzun bayrama katılması için şu şu miktarı…” diye başlayan bir kağıt göndermişlerdi. Annem ve babam o dönemin maddi şartlarına göre kendilerini zorlasa da “çocuk o heyecanı yaşasın” diyerek desteklemiş, sayelerinde ben de haftalar öncesinden başlanan bayram hazırlığının parçası oluvermiştim. Büyük bir hevesle bana göre farklı, büyüklere göre stresli terzi ve gösteri provaları koşturmacasına %100’ümü vermiştim.
Haftalardır bitmesini beklediğim; katmer katmer, turunculu, beyazlı desenli bayramlığım terzi teyzenin uygun gördüğü ölçüde dikildiğinden, üzerimde beklediğimden biraz daha farklı durmuştu. Sanki benim değilmişçesine büyük olsa da bunun önemi yoktu. Her dakikasında keyiften ağzım kulaklarımdaydı. Beklenen gün gelmiş, o sabah radyodan yükselen 23 Nisan Kutlu Olsun şarkısı eşliğinde giyinmiş, Trakya ayazında titreye titreye okul bahçesinde, sıradaki yerimi almıştım. Aslında hayalin büyüğünü kurmuş, okul bando takımına seçilerek parlak kırmızı, süslü, havalı üniformaların içinde törene katılmak istemiştim. Farkındaydım ki her durumda orada olmak güzeldi.
Okulumuz, şehir merkezinin dışındaydı ve nihayet otobüslerle tüm okulların toplanma yerine ulaşmıştık. Kendi küçük akvaryumumdan, büyük dünyaya bakıyordum. Sabahki soğuğun tersine yükselen güneş eşliğinde okul grupları halinde ilerlerken her adımımda kendimi daha bir farklı hissediyordum. Çocukluk işte; bu insanlık için küçük, benim için çok büyük bir adımdı. Yol boyunca her tarafta balonlar, şekerler, yiyecekler satan seyyarlar, gösteri alanından yükselen coşkulu müzik sesleri heyecanımı arttırmıştı. İçeride bizi neyin karşılayacağını bilmeyerek boyuma göre kale duvarı gibi yükselen stadın giriş kapısına doğru toz kaldıra kaldıra ilerliyorduk.
Ardına kadar açılmış mavi renkli, çift kanatlı demir kapıdan ilerleyip, stadın içine girdiğimizde uzaylı görmüş gibi şaşırmıştım. Bence burada milyonlarca! seyirci vardı ve tüm şehir halkı bizi, sadece bizi alkışlamak için oradaydı.
Nihayet gösterimizi sunmuştuk. Görev insanı olarak en ciddi ifademle (bana göre), elimden gelenin en iyisini yapmış, koca stadın ortasında nefes nefese alkışları dinliyordum. Aslında tadına doyamamıştım, bize ayrılan süre çabucak bitmişti. Çocuk olarak tüm becerimi, gücümü ortaya koyma serbestliği verilen o büyülü gün sanki yaşadığım ilk ve tek gün gibi benim bakış açımla hala çok net.
Büyüdükçe bayramlarım çoğaldı.
23 Nisan’ı hala aynı heyecanla karşılarım. Mucize gibi bir farkla. Artık kendi çocukluğumu izler gibi kızımı alkışlıyorum. Bu yılki törende yaklaşık 550 kişinin arasından bizi görünce ağzı sevinçten kuş gibi açılan, hemen el sallayan ve daha bir coşkuyla “hayat bayram olsa” şarkısını sunan kuzum. Anne olacağımı öğrendiğimde doktoruma ilk sorum “doğum tarihi ne” olmuştu. Ben doktorumuzun tahminen şu tarih diyeceğini düşünürken 24 Nisan dedi. İçimden keşke 23 Nisan bayram çocuğu olsa ne harika olur dediğim doğrudur. Hatta kendimi yakın gördüğüm bayram olduğundan neredeyse çevremdeki herkes bunu söyledi. Fakat tabi ki kurallara uyan bir çocuk olarak 24 Nisan’da tam zamanında katıldın aramıza. Seni kucağıma aldığım an tıpkı stadda ki gibi tüm bedenime devasa bir heyecan doldu.
“Ben, benim, bana” dediğin güne kadar kucağımdan inmeyen kuzum, görüyorum ki özellikle bu sene bir an önce büyümek istiyorsun. Pastanın mumunu ikişer üçer sayı fazla söylüyorsun. Bir yere girecek oluyoruz. Görevli senin yaşını sorduğunda ben neredeyse 6 derken sen 7 diyorsun ve sanki bilet almamak için çocuğunun yaşını küçülten anne oluveriyorum. Sen bir an önce büyümek istiyorsun ve ben senin bu bıcır bıcır haline henüz doyamıyorum.
Senden önce soruyordum kendime; yeterince hazır mıyım, yapabilir miyim, becerebilir miyim, rutinlerim, özgürlüğüm, kendim ne olacak diye. Evet seninle önceliklerim değişti, hep ve daha çok koşturuyorum, mutluluk kadar stres de taşıyorum, çoğu zaman bunları uykusuzken taşıyorum ama sabah gözlerini açısını izlemek var ya işte benim için tüm bayramlar orada. Evimin güneşi, çiçeği, ay’ı, yıldızı…
Biz olduktan sonra ben olabildim. Sayende kaçırdığım, sevdiğim, imrendiğim, zorlandığım, yaptığım, yapamadığım hatta benden uzak olsun dediklerimi bile yeniden yaşıyorum. Biz sana öğretirken sen de bize öğretiyorsun. Hem de şefkatle, saf sevgiyle…
Sen, en sevdiğim mevsimin, en sevdiğim günün ve hayat arkadaşımın toplamısın. Sen bahar aşkısın.
Şükürler olsun…
Bayramların yavrularınızın varlığıyla çifter, üçer beşer artıp (rakamlar katlanma tarifi içindir), sağlıkla ve bütün oluşunuzla taçlanmasını diliyorum.
Bayram gibi nice kutlamalar olsun…