loading...
İnsan beyni üzüldüğü anıları saklıyor olsa da bol bol güzel olanlardan da biriktiriyor. Bu yüzdendir ki ergenlik atışmalarını, genel tartışmaları değil sıcacık kolları hatırlıyoruz. İnsanın anne babasıyla barışık olması dünyayla barışması anlamına geliyor benim için. Şimdi nerden çıktı bu derseniz; insan çocuğunu yetiştirirken öğreniyor ki ebeveynin iyi niyetten de olsa yaptığı yanlışlar varmış. Ve bunlar yetikinliğinde önüne engel olarak çıkmış ve hatta hayatını zorlaştırmış. Örneğin; koşulsuz uyum ‘hayır’ diyememe veya koşullu sevgi ‘aaa nasıl sevmezsin, o senin amcan’ denmesi gibi. Yada çocuğunun her işine koşan ömrünün her saniyesini ona adamış aileler farkında olmadan evladının ihtiyacı olacak, en önemli yanlarının gelişmesini frenlemiş olmaları gibi. Sevginin bile aşırısı zarar oluyor. İşte bu nokta da hepsini kabul edip, ‘ailem bildiği doğrularla ellerinden gelenin en iyisini yapmış, onlara minnettarım’ dediğin zaman geriye sadece olmazssa olmaz şefkat ve sevgi kalıyor. En kıymetlisi…
Kendi gerçek anneliğimi son yıllarda keşfettim. O ne demek mi? Kuzumun ilk yıllarında yani farkındalık pencerem tozlandığından, anneliği gösterildiği gibi sandığımdan ve üstüne bir de modern anne hastalığına yakalandığımdan konuya mühendis gibi yaklaşıyordum. Ölçülü-biçili beslenmesi, destekleyici fiziksel aktiviteler, küçük-büyük motor gelişimi vb hepsi mükemmel derecede. Ayrıca toplumun bana uygun gördüğü evi, çocuğu; ak pak temiz, işe de eve de yetebilen kadın, anne de oluyordum. Gece benimle kapatılan marketten poşet poşet alışveriş, kasaptan et almalar, sabah 6’larda kalkıp üç çeşit yemek yapmalar, oradan işe koşmalar falan. Neyse kısaca çocuğumla ben hariç herkes vakit geçiriyordu. Ben ne mi yapıyordum? Resimdeki yanlışı görsem de her şey eksiksiz olsun diye çoğunlukla mutfaktaydım, orada bulamadıysanız banyoya veya çocuğun düzenlenen odasına bakmalıydınız. Ellerim organik sebze kokularıyla işe gidiyor, hafta sonları, ayaklanan kuzum için en titiz halimle lavaboyu fırçalıyordum ve kendime asıl erdemin bunları yapabilmek değil de şikayet etmemek olduğunu hatırlatıyordum.
Sonra tabi ki bir tersik varlarla benim kalbim de parçalanmalar oluştu. Teknik olarak herşey mükemmel görünüyor. Ama duygusal anlamda dağılmaya başlamıştım. Bu kadar yükle yakınımdakilerden destek istemedim ve lastikler patladı. Bu böyle olmaz diyerek duygulara, davranışlara daldım. Ben ve en önemlisi kuzum için ne, niye, nasıl iyidir, nerede yanlış mesaj barındırır?. Ben ne zaman üzülüyorum, benim de ihtiyaçlarım var mı, ne yapmalıyımlar?. Annellik eşittir saçını süpürge etmek mi, hangi arada tarif edilen kaliteli zamanı geçirmeli ve tüm bunları sağlayacak enerji için ne içmeli, formülü nereden bulmalı gibi gibi.
Artık kendi duygularıma ama en en önemlisi anneciğimin de kalbine yaklaşmamım sebebi budur. Şu mutluluğu beynin değil de kalbin onaylaması farkıyla.
Öncelikle her kadın kendi annelik tanımıyla hareket etmeli. Toplumun nesilden neslile aktardığı şekilsel çizgilerle, meli, malı larla değil. Tabi ki akıl, mantık gerçekliklerini uygulayarak. Ama mutlaka içine iletişimi koymalı.
Şimdi yemek hazırlığı yapmam gerek (yazıyı hazırladığım saate böyleydi) ama kızımla eşimin kahkahaları geliyor bahçeden ve ben elimdekini bırakıp eğlenceye katılıyorum. Onlarla vileda sapı ve patlak topu kullanarak golf oynuyorum (uydurma oyun). Eğlencede aldığımızı hiç bir besinle değişmem. Tabi her dakka top peşinde koşturmuyorum. Ama ben ve çocuğum için önceliğin ve asıl besleyici, unutulmaz olanın gayet farkındayım. Artık anne olarak en katı sınırlardan çıkıp, seçimlerimin yerlerini değiştiriyorum. Cumartesi gün batımında üçümüz futbol oynadık. Ve kuzum bu sabah ‘dün en çok futbol oynadığımız zamanı sevdim’ dedi. Kendi anıma gittim. Biliyorum ki kızım da bu anısını hiç unutmayacak.
Anne olmayı seviyorum.
Annemin bizler uzaktayken kalbinin özlemle nasıl yanıp tutuştuğunu çok daha iyi anlıyorum. Anneler Günü benim için her sene farklı ama hep yoğun bir duygusallıkla, minnetle geçiyor.
Anne sevgisi içi doldurulamayacak kadar özel. Hiç bir sevgiye benzemiyor, anneyim ama anneciğime olan sevgimi tarif edemiyorum.
İş yerinde bile ‘anne o, duygusaldır, bu projeyi zuzuya verelim’ denildiğinde neyi kastettiklerini anlıyorum. Çünkü çocuklu öğrenme yolculuğunda kakaların anneleri oluyor ve birlikte onlara bay bay diyorsun, sonra bebek salyangozlar, evleri olan hayvanlar, herkesin bekleyeni var daha ne olsun, (gözlerim dolsun). Hangi canlı olursa olsun yavrusu için atan kalpleri, sevgiyle bakan küçük gözleri birkez anlayınca hayatın merkezinde oluyorsun. Öyle ki tüm canlıları anlıyorsun. Seven, özleyen, üzülen, kırılan, umursayan, yaşayan ne demek biliyorsun. Empati gücün geliştiği için tüm çocukları, anneleri yakın görüyorsun. Kısaca insanın özünü yaşıyorsun. Ve evet bizi oluşturan atallarıma, aileme, anneme, eşime, eşimin atalarına, ailesine ve kalbime evlat sevgisi koyan kızıma teşekkür ediyorum. Dünyamın güzellikleri, yol arkadaşlarım dostlarıma, arkadaşlıklara ve onların hamuru can’ları annelerine, ailelerine de teşekkür ediyorum. Vallahi herkesin ellerine sağlık. Minettarım…
Tüm annelerin, anne adaylarının, anne olmak isteyenlerin, anne yarısı olanların, çocuklara anne kalbiyle yaklaşanların, grup lideri anneenne, babaanne, bümbüyükninelerin, eşlerin, babaların, çocuklarda emeği olan herkesin gününü kutluyorum. Varlığınızla varız:)