loading...
Benim yılbaşım mandalina sizin ki ne? hoşgeldin yeni yıl
Nice yılbaşı kutlamaları yaşadım sevdiklerimle. Epey gençken dışarılara taşıp sabaha kadar yapılan partilerden, zamanla evde hazırlanan ışıltılı masalardaki sohbetlere kadar çeşit çeşit. Hatta geçen yıl iş yoğunluğumuza bir hoşluk katmak için isim çekilişi bile yapıldı. Şirketimizin girişinde süslenen çam ağacının altına alınan hediyeler yerleşti ve 30 Aralık akşamı hediyelerimizi sahiplerine verdik ve birbirimizi yeni yılın güzel şeyler getirmesi temmenisinde bulunarak mutlu ettik.
Zamanla yaşantımıza dahil olan süsler, hediyeler olsa da benim için yılbaşı denilince kitabın kapağı gibi geneli temsil eden tek bir ikon vardır ve diğer bütün görüntüler onun altında toplanır…. Üzerine ne kadar çok anı yüklenirse yüklensin çocukluğundaki en mutlu anı hatırlayabilmek sahip olduğum en güzel şey. Hatta seyrettiğim bir filmin de konusuydu. Şöyle ki filmdeki karakterimiz kötülükle anlaşma yapıyor ve çok istediği şeye sahip olmak için bedel olarak anıların silinmesini kabul ediyor. Tabi ki zamanla sonsuz boşluk ve hiçlik duygusuyla geri alamayacağı hatasını anlıyor. Anafikir; “bizi biz yapan en değerli şey sahip olduğumuz anılardır”.
İşte kaybetmekten korkabileceğim, beni her seferinde mutlu eden, yılbaşı imgem mandalina.
O, rengiyle tezgahlarda yerini alıp sezona merhaba dediğinde ben de çocukluğumdaki o anlara giderim. Hele soyarken ortaya çıkan o ilk koku beni alıp zaman tünelinden geçirir ve hooop diye çocukluğumdaki mütevazi aile kutlamasına sesleriyle, neşesiyle aynen götürüverir. Bu sayede kendi içimdeki o yılbaşı gecelerini sık sık yaşarım. Yılbaşı akşamına özel bol soğanla yavaş yavaş pişirilmiş neffis tavuk ve diğer yemekler. Atıştırmalık patlamış mısır, elma, mandalina gibi meyveler ve televizyon karşısında izinle oturulup normale oranla biraz daha geç saatlerde seyredeceğimi umduğun dansözlü, müzikli dakikalar 🙂 O yıllarda evlerdeki bereketi, yaptıkları mamalarla, kurdukları sofralarla anne babalar, eğlenceyi de şarkılı, dansözlü programla TRT kanalı hazırlardı. Her zaman tatlı uykuya yenilip saat 12’ye dahi yaklaşmadan (yani dansöz görmeden) mışıl mışıl sızıp kalırdık resmen. Sabah ışığıyla da kaçırmışlığın “aaaaaaa” sıyla bir sonraki seneye mutlaka uyumayıp saat tam 12’de nelerin değişime uğradığını kendi gözlerimizle göreceğimize söz verirdim. Tabi ki gece yarısına kadar uyumadan nasıl dayandığını ballandıra ballandıra anlatan birkaç sivrinin arasına katılmak ta isterdim.
Şimdi arkadaşlarımızla buluşup yılbaşı kutlaması yaptığımızda geçmişi anmak adına eğlencesine “şu televizyonu açın da bir iki dansöz seyredelim” diyoruz. Meyve kısmına gelene kadar daha farklı mamalar yiyoruz. İçeceklerimizi kaldırabileceğimiz oranda usulen dolduruyoruz. Saat 12’yi mutlaka görüp birbirimizi kutluyoruz. İşte ben tam o anda uykuya yenilmiş çocukluğuma da göz kırpıyorum ve o naif zamana anahtar olan mandalinaya teşekkür ediyorum.
Minik kuzumun da onu mutlu eden yeni yıl simgesi olsun istiyorum. Tabi bunu kendisi seçmiş olacak. Geçen yıl Ada’nınki gibi çam ağacı (Ada’ya 1 m boylarında çam ağacı alıp süslemişti Zerrin ve Mesut. Kameradan bize gösterdiklerinde “bana da aadanın ki gibi agac alılmısınız anne” ler tekrarlanıp durmuştu), devamında komşumuz Füsun Teyze’nin kapısının üstündeki süsten istendi…. (İlkay ablasıyla birlikte 2 tane kağıt bardağı kırmızıya boyayıp, tabanlarından iple birbirlerine tutturularak kapısının üstüne Füsun Teyze’nin ki gibi süs yapmışlardı. Fakat bizimki telefonda Emin dedesine olayı şöyle aktarmıştı. “biz aslında noel baba bulmaya çalıştık (yapmaya) ama bulamadık, çam ağacı yaptık” ) Hiç birisi birbirini tutmadığı gibi Noelbaba’nın adı veya kendisi bizim evden geçmediği halde nerede tanıştığını merak etsem de kuzuma soramamıştım.
Defnem daha küçükken evin koridoruna ve çeşitli yerlere serpiştirerek yerleştirdiğimiz yanıp sönen renkli ışıklara bayılmıştı. Ablası kırmızı yılbaşı şapkası ve mini pasta ile “hoşgeldin yeni yıl” partisi yapmıştı ona. Hareketliliğin farkına vardığından yarımca ve kendince katılmaya çalışmıştı.
Minikler kendi gördükleriyle ritüelleri yine kendince çok çabuk oluşturuyor. Doğum günü = pasta + hediye, öğretmenler günü = öpücük + çiçek, hasta= çorba + sessizlik (pek mümkün olmasada), piknik = uçurtma, top + yemek, yılbaşı = kapı süsü, çam ağacı, renkli ışıklar + eğlence
2012’ye ailem, dostlarım kuzularımla birlikte girmiştik. Beklenen “melaba yeni yıl” planı kendi seçtiği kıyafetleri giyilip (geçen yıl gonlek istiyoruuum, uzun colap –külotlu çorabı kastediyor- etek istiyolum). Resimde gördüğünüz gibi etek fırlatılıp atılmış:), Ada’ların evlerinin yokuşunu tırmanarak başlamıştı. Gece boyunca küçükler çok tatlıydı, büyükler çok neşeliydi. Didiee diye seslenen Ada’yı bir ara kuzunun altından son anda çekip aldığımızda “ama ben sadece öpücektim” şeklindeki savunma “ama ben sadece sevicektim, ama ben sadece sarılacaktımlarla” devam edip durmuştu. Kendince o da öyle kutluyor demek ki:) Misssgibi Zerrin’imin harika yemekleri, muhteşem sofrası sayesinde Nusret’in tanımıyla eve neredeyse yuvarlanarak dönecektik. Herkes bir birine sarılıp yeni yılı kutlarken karşıladığında hissetiğim şey huzurdu.