loading...
Hastane Macerası ve Öpücük Hastalığı
Kuzumun artan halsizlik şikayetine, akan burun ve çapaklanan gözler de eklenmişti. Yemek yiyemeyen, yese de ardından kusan ve son olarak da karnım ağrıyooor diye ağlamaya başlayan kuzumun durumu hızla kötüleşince hemen doktorunu aradık. Bingooo! doktorumuz yurtdışındaydı…
Kızımın teşhis aşamasında uzun testlerle hırpalanmasını istemediğimden tavsiye edebilecekleri doktor var mı diye arkadaşlarımı aradım. Malesef haftasonu gidebileceğimiz tanıdık bir doktor ismi alamadım. Panik bir anne değilimdir, kızımın özellikle hastane ortamına mümkün olduğunca az girmesine gayret ederim ancak şikayetleri karşısında korkup ani bir kararla özel bir hastanenin aciline götürdümHastanelerde en şaşırdığım zamanlardan birisi “sizinle hemen ilgileniyorlar” denmesine karşılık o hemenin en az 30-45 dk arası olmasıdır. Acilde beklerken tedirgin olan kuzum yüksek ateşine karşılık yarı baygın şekilde “annecim evimize didelim” diye yalvarmaya başladı ve yavru bir koala gibi boynuma yapıştı. Nihayet yanımıza gelen tatlı ve fazlasıyla sakin doktor hanım, kızımla ilgili farklı noktalara dikkat çekmeye başladı. Örneğin; kızınız bir anda mı kilo aldı, hep böyle şişman mıydı? Apandisit olabilir mi? Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak “kızım şişman bir çocuk değil ve buraya geliş sebebimizde şişmanlık değil” diyebildim. (Kendi doktorumuzu o yüzden çok seviyoruz. Teşhisi ve tedavisi seri şekilde oluyor). Ultrason istenmesi ve idrar testi için çiş torbasının takılması bizi epey bekletti. Sonra birden doktorumuz oldukça uzak bir yerden geldiğimizi öğrendi ve antibiyotik yazıp bizi eve gönderme tavsiyesinde bulundu. “peki idrar sonucunu görmeden antibiyotiği neye göre veriyorsunuz” un cevabı malesef gelmedi. Neden istendiğini bilmediğimiz ultrasonda karnındaki lenf bezlerinin şikinliğinin dışında neyse ki ciddi birşey görülmedi.
Acile giriş çıkışımız dört saat sürmüştü ve sonuç almadan, hastanede geçmeyen sigorta poliçesi sebebiyle neredeyse kaçacağımızdan şüpheleniliyormuş gibi davranışların ardından faturamızı alıp mutsuz bir şekilde evimize gittik. Gece arayıp tahlil sonuçlarını bildireceğini söyleyen doktorumuzun bizi daha kapıdan çıkmadan unuttuğunu anlamamak için fazlaca saf olmak gerekliydi. Bazı özel hastaneler dinlenme merkezleri tadında hareket edince onların rahatlığı hasta yakınına pozitif şekilde yansımış olmuyor malesef.
Pazartesi ilk iş doktorumuza koştuk. Cumartesi günü yaptığımız hastane maceramızı anlattık. Tabi hemen “bu çocuk şişman değil ki” diyebildi. Neyse şanslıymışsınız ki artı başka testlerde Defne’yi daha fazla yormamışlar. Aciline gittiğimiz hastanede ateşimizi kontrol altına almıştık ancak sonrasında iyileşme olmamıştı. Ağızda yara, üç gün ateş, burun akıntısı, kusma, ishal şikayetimizin yanına sırtta minik döküntüler de eklenmişti. Tüm şikayetler “öpücük hastalığına” işaret ediyordu. Burada en hassas konu dalakta yırtılma olabileceği ve bu hastalığın gerçekten çok ciddi oluşuydu. Pazartesini bekleyemediğimiz ve koktuğumuz için Pazar gecesi başladığımız antibiyotik tedavisini 5 güne tamamladık. Emin olmak için idrar testinin yanında bir de kaka testi yaptırdık.
Öpücük hastalığı adı gibi özellikle yetişkinlerden temasla geçen ve neredeyse herkesin ömründe bir kere geçirip bağışıklık kazandığı ve içinde olduğumuz ayda çok yaygın olan bir hastalıktı. İki hafta sonunda kuzumuz daha iyi oldu ve toparlanmaya başladı. Çok şanslıdık kuzunun bünyesi kuvvetliydi. Başka bir arkadaşımızın oğlu hastanede yatmak ve iki ay boyunca çok dikkatli olmak zorunda kalmıştı. Zıplamak dahi yasaktı. Kuzumun şikayetleri başta basit bir soğuk algınlığı gibi göründü, daha sonra ileri derecede alerjik reaksiyonu andırdı ki zaten bizi yanıltan o oldu. Ucuz atlatmışız diye şükrettiğimiz bir dönemdi.
Neyse muayenemize dönersek aralıklarla yaptırdığımız için merakla beklediğimiz boy kilo gibi ölçümlerle kuzumuzun rakamsal değerleri şöyle.
2-5.5.2011 (24.5 aylık), Ağırlık: 14400, Boy: 88.0 cm
İshalimizin bitmişti, günde bir iki defalık yumuşak kakamız vardı. Ayrıca sırttaki minik döküntülerde artma olmamıştı.
Özellikle sabahları olan kuru balgamı yumuşatan ilaç ve öksürük şurubu tedavi süresince dönüşümlü kullanıldı.
Bir türlü gelmeyen yazdan şikayet etmiştik. Gerçekten havalar çok kötüydü ve alerji şikayetlerimiz burun tıkanıklığı, akması/öksürük şeklinde kuzumuzda had safhadaydı. Bu sebeple sprey ve sabaha karşı oluşan öksrüğümüzü kesen alerji şurubumuz (yatmadan önce içtiği) 3 ay daha kullanılacaktı.
İki yaş kontrolü döneminde olduğumuzdan da yeni aşımız var mı diye merak etmiştik.
Yuvaya giderken hepatit A aşısı yaptırın, bunun dışında en yakın aşınız 4 yaşında, diğerleri tamamlanmış. 4 yaşında zatürre aşımızı yenileyeceğiz dedi doktorumuz.
Son bir sorumuz da balığı reddediyor ne yapabilirizdi.
Hemen iştahının nasıl olduğun sordu doktorumuz, çünkü vitaminlerin içindeki çinko iştahını arttırıyor. Ancak bizim kuzunun sadece hastalık döneminde iştahı azalmıştı. Balık yağı olarak pedivit şurubu konsantre olduğundan günde 2.5 ml (yarım ölçek) sürekli olmamak kaydıyla tavsiye etti. Yani bir gün C vitamini ağırlıklı vitagil, bir gün omegalı balık yağı şeklinde.
Muayene serüvenlerimizi hatırlayınca size bu kontrolümüzdeki muayene diyaloglarından aktarmak istedim. Aynen şöyle;
• Doktor Teyze aaalo alo yapacak, bak bi daha alooo (çıplak bedeninde gezinen steteskop), gıdı gıdı kuuulak gıdı gıdı, gel bide bu kulağa bakalım (ışıklı olanından), aferin çok güzel, şimdi çak yap.
• Ağzını açıp eeee yap, eee kocaman, yukarı kaldır kafanı aaa yap, çok güzel. Yerim seni ah çok tatlısın. fiimdi dişlerini sayalım aaaaa yap bakalım, Doktor Teyze baksın bakalım. Şimdi çak yap, Doktor Teyze seni çok seviyor. İlaçlarını çok güzel içmişsin, çok güzel muayene oldun.
• Doktor Teyze ziyaretimiz bay bay hoşçakalla bitterken kuzumuzun “koyay gelsin” dilekleriyle kucakta kaçar gibi değil, yürüyerek bitti.
Evet planladığımız büyük doğum günü partimizi iptal edip evde mini bir kutlama yapmıştık. En sevdiği kayu (caillou), kuzu ve civcivle birlikte bol köpüklü banyo küvetinde yapılan şekerlemeli pastanın tadına bile bakmamıştım. Sağlık olsun…
İyileştikten sonra kaç yaşına girdiği sorulduğunda diğer parmaklarını açmamaya gayret ederek yüzünüze doğru uzattığı iki güzel parmaklara bir de “ikiiiiiii yaşındayım” diye eşlik eden cıvıldaması herkesi uzun süre güldürdü. Ayrıca artık her türlü pasta, hediye paketi ve mum gördüğünde hemen iyi ki doğdun şarkısı söylemeye başlıyor. Babalar gününde dedesine hediyesini verirken de iyi doğdun şarkısını söylemişti. Babam öyle duygulanmıştı ki neredeyse hüngür hüngür ağlayacaktı.
Sevgiler.
Merhabalar,
sanırım doktor teyzeden oldukça memnunsunuz ve İstanbul da yaşıyorsunuz. Eğer mümkünse 15 aylık oğlum için de doktor arayışımızda -ki daha önce Hülya Sonugür e gidiyorduk artık doktorluk yapmadığı için bırakmak zorunda kaldık – sizin doktoronuzu denemek isteriz. Doktorunuzun telefonunu adını soyadını paylaşırsanız sevinirim. Şimdiden teşekkürler
Tüzün hanım merhaba,
Doktorumuzun iletişim bilgisini gmail adresinize ilettim. Umarım siz de memnun kalırsınız.
Sevgiler :))
arzu