loading...
Ön dişlerimiz düşme sebebiyle iki defa uf olmuştu. Uf diyorum ki içiniz burkulmasın. “Aman henüz erken, ağızda tutalım, koruyalım, edelim” derken fazla özenmiş olacağız ki şimdi de gitmek istemiyor bu dişler. Alt çenedeki iki abla dişin önünde sütleri durduğu için geriden çıktı. Şu anda fazlamız var eksiğimiz yok (çift dikiş). Kendine yer bulamayan kalıcı dişlerin arazi haklarını korumak ve genel kontrol için doktorumuza gittik.
Girişte herşey güzeldi. Kuzum çocuklara özel çene maketiyle oynarken diş bakımı hakkında bildiklerini anlattı. Diş çukurcuklarının nasıl temizlendiğini gayet doğru biliyoruz, arka dişlerimizin aşağıdan yukarıya hareketle fırçalandığını veya diş etimizden aşağıya doğru fırçalayarak yemek artıklarının temizlenmesi gibi…
Sıra muayenede. Küçük bir hareketle alttaki iki bebeklik dişlerinin alınması gerektiği anlaşıldı. Kızım düzeltme yaptı hemen; “ama çöpe atılmasın”. “Tamam. Anne, çıkan süt dişi saklar”. Çok fazla anlam yüklemeden isterse diş perisine iletebileceğini de ekledik.
Dişçi koltuğuna isteksizce yaklaştı.
Açıkçası kızımın yarım popoyla iliştiği koltuğa oturup, yukarı, aşağı ayarlayan düğmeleri kurcalamayı çok istediğimi fark ettim. Tabi küçük hanım tedirgin. Her an kaçacak gibi temkinli, her hareketi kolluyor vaziyette. Tahminen çıkacağını bildiği halde bile dişinden vazgeçmek dünyanın sonu gibi geliyor.
Diş doktoruma gitmeden önce sanki dişlerimi değil de yerleri fırçalar temizlerim. Kuzum tam tersi gider ayak zeytinli börekte ısrar etti. Aralanan ağıza meraklı anne olarak doktorumuza sokularak ben de baktım ve kara kara şeyleri görünce “nasıl yaa çürük mü onlar” oldum. Fakat onlar çürük mü mama mı anlamak için “yıkayalım” teklifi reddedilince pamukla silindi. Normalde hiç kapanmayan çene minnacık aralanıyor. Böyle olunca karanlık, küçük bir mağaraya girmeye çabalamak gibi zordu çalışmak.
Büyük korkumuz olan canının yanmasını engellemek için uyuşturucu sprey kullanılıyor. Doğrudan bölgeye değil de pamuğa sıkılıp diş etinin oraya birkaç dakikalığına yerleştirildi. Bu çocuk milleti kül yutmaaaaz. Pamuğu ağzında bir süre tutsun diye sohbet etmeye çalışan doktoruna kısa cevaplarla tavır koyup üstüne “tamam yetti, çıkartın” diye tutturdu. Acaba işe yaradı mı demeye kalmadan; “İğrenç olduuuu” diye panikledi. Anladık ki işe yaramış. Tabi orası uyuştuğundan şişmiş gibi hissetti. O his karşısında başka türlü korkup telaşlandı. “Aynaya bakmam lazım” diye koşturdu ortalıkta. Tahminimce ağzının, dudağının hissetttiği şekilde öyle dev gibi kalacağını sandı.
Kucağıma aldım, sakinleştirmeye çalıştık ama ok yaydan çıktı bir kere. Doktorumuz onun istediği gibi dişi pamukla tutup almayı denedi (pamukla tutunca kaymıyor). Yok yok yok izin vermiyor. O kafa sola sağa sallanıp duruyor.
Dişçi korkusu olmasın diye sabırla konuşan doktorumuzun beyaz kostümüyle melek olduğuna kanaat getirirken, inatçı bir çocuğun hiçbir koşulda ikna edilemeyeceğini ancak kavradım.
Kuzuma; yaparsak ve yapmazsak durumu anlatılıp, “kendin için iyi olanı seç” dedik. “tamam o zaman izin vermiyorum, “dişim kendisi düşer” cevabını aldık ve “eee şimdi ne olacak” diye kaldım. Derin bir offff…
“O sağlıklı dişler öne gelemiyor, annen sana zarar gelmesine asla izin vermez, yeni dişine yer açalım” demeler hiiiiç işe yaramadı. Canını yakmayacağına söz veren doktorumuz öyle tatlıydı ki neredeyse ben açacaktım ağzımı buyrun ne istiyorsanız yapın diye.
Nitekim sonuna kadar zorlamamayı tercih edip oradan elimiz boş çıktık. Avazı çıktığı kadar bağıran, iki eliyle ağzını sıkı sıkı kapatan çocuk işlemi durdurduğumuz an rahatladı, normale döndü ve tıpış tıpış yürüdü çıktı.
O dişin alınması gerekiyormuş. En önemlisi yutma tehlikesi olabilirmiş. Eli sürekli orada olduğu için mikrop kapma ihtimali de varmış ama en çok yutarsa diye korku başlamıştı bende. Neyse o diş yaklaşık bir hafta küçük dille ittirilip, sarkıtılıp çevredeki herkese gösterilerek şov yapıldı. Büyükler ayyyy çığlıklarıyla gözlerini kapattıkça kuzumun ağzı kulaklarındaydı.
Veee. Geçen akşam birlikte yemeğe oturmuştuk ki dudağına sarkmış beyaz pirinç tanesi gibi birşey fark ettik. Diş artık teslim olmuş, kendini dışarı atmaya çalışıyordu. Bizimki de eliyle onu yerine oturtuyordu. Tabi bu arada konuşması da peltekleşiyordu. “Bu sefer gerçekten yutacak” dedim içimden. Ama önceki akşamda olduğu gibi nefesim daralmadı. O akşam yanımda uyumuştu ve dönerken, yutkunurken “ya çıkıverir de nefes borusuna kaçarsa” diye düşünmekten kendimi alamayıp ancak salona giderek sakinleşebilmiştim. Hayır o uyurken ağzından babası çekip alsa mı bile dedim ama bu sefer de yavrucak “ya uyurken diğer dişlerim de dökülürse” diye paranoyaya kapılabilirdi.
Nihayet dişe veda etmek için en uygun andı. Kıyamamıştı, babası da kuzum da ellerinde pamukla dolandı durdular. Amaaa ben son derece rahat bir tavırla ağzına bakıp minicik yerden tutunmaya çalışan dişi tırnağımın ucuyla yukarı doğru hareketle ittiriverdim. Umduğumdan biraz fazlaca kan çıksa da kuzucum sevindi ve otuz saniyede unuttu meseleyi.
Ohhh be rahatladık. Sonra yemeğe devam ettik.
Toparlayacak olursam;
– Kuzumun narin çenesindeki büyük abla dişler arkada sıkışık kalmış. Onlara ileride biraz destek gerekebilir.
– Bir çocuk “almazsak yamuk dişler olur” açıklamasına “yamuk olsuun” der. Benden söylemesi.
– Dişi sallaya sallaya çıkartmak çocukken bizim de yaptığımız şey olsa da doğru değil.
– Çok sallanan dişin çıkıp yemek veya soluk borusuna kaçma riski var. O yüzden oradan alınmalı.
– Biz çocukken açıklama bile yapmadan lap diye çekip alırlardı dişi. Gereklilik diye algılansa da dişçi koltuğu fobisi böyle oluyor. Bu yaygaracı bidik ileride kendi rızasıyla otursun diye tüm çabamız. Doktorumuza sakinliğiyle yol gösterici olduğu için ayrıca teşekkürler.
Zorlu bir süreçti ama kızım adına mutluyum. Önümüze bakacağız.
Sevgiler.