loading...
On sekiz ay- üç yaş arası çocuklar tek kelimelik sınırı bol bol kullanırlar. Kocaman bir HAYIR.
“Hayır” kelimesi çocuklara istemedikleri şeylerden ayrı kalmayı öğretir. Onlara seçim yapabilme gücü verir. Onları korur. Bir çocuğun “hayır”ını anlamak o çocuğun gelişimi için çok önemlidir (Koridor yayınları – Sınırlar kitabı). Geriye gittim ve o dönemlerimizi hatırladım. Öyle zor bir evreydi ki anlatamam. Eşim ve ben resmen duvara toslamıştık. Çünkü bir sabah kalktığımızda küçük kuzumuz en sevdiği şeylere bile “hayır” diyordu, sanki tek bildiği kelime buydu. Hayır!
– Senin adın Defne mi?
– Hayır
Hiç unutmuyorum bir ara kendimi kaybedip “ağzından yalnışlıkla evet çıksın be yavrum” deyivermiştim. “Hayır” derken bunun büyüdüğünde de öyle olmasından ödümüzün patladığı inatlaşmanın provası olmadığını veya karakteri öyle olduğu için kullanmadığını bilmiyorduk. Yaşı gereği doğalının bu olduğunu çok sonradan anlamıştık. Bu dönemde şaşırmak, baskı kaynaklı direnmek, hatta sıkışıp kalmış gibi olmak yerine çocuğa “hayır”ının da “evet”i kadar iyi olduğunu hissetmesine yardımcı olmak gerekli. Peki bu anlatıldığı kadar kolay mı?
HAYIR!
Ama bu yıpratıcı süreçte eşlerin birbirine destek olması çok önemli. Gün boyunca maruz kalınan hayır bombardımanından sonra gerilen sinirlere çocuk uyuduktan sonra iyi gelen ve seni anlayan tek omuz orasıdır.
“Hayır” makinelerinden duyduğumuz her “hayır” için sabır testinden geçiyormuş, hatta yetişkin olarak kendini etkisiz gibi değerlendirmek yerine çocuğun hayır diyebilecek kadar güvende hissetmesini sağlayarak onun kendi sınırlarını geliştirmesini teşvik etmek gerek. Yani alınmaca, darılmaca yok. Sen istediğin kadar hayır diyebilirsin ben yine de yanındayım. Küçük çocuklar istedikleri her şeyi yapamasalar bile, “hayır”da direnirken ebeveynler onları duymalı(ymış). Çünkü uzlaşma evresindeki bu “hayır”lara gördüğü tepkiler (doğal yaklaşmak, sindirilmek veya cezalandırılmak gibi) çocuk için gelecekte çok değerli. Tabi kendi hayır’ı kadar karşı tarafın hayır’ının da anlamını bilmeli…
Şimdi gelelim beni buraya getiren hikayeye.
İşe gitmek için dolmuş bekliyordum. Hemen önümde bir araba park etti. İki aile tek arabayla çocukları yuvaya bırakıyorlardı. Arka kapı açıldı, yaklaşık 5 yaşındaki çocuk annesiyle birlikte arabadan hızlıca indi. Fakat beklenenin tersine 3 yaşlarındaki diğer çocuk oralı bile olmadı. Hatta müdahale etmek zorunda kalan annesiyle çocuk arasında o daracık alanda bile birkaç dakikalık köşe kapmaca oynandı. Kabul etmeliyim ufaklık çok seri hareket ediyordu. Ağlayarak direnen çocuğa diğer anne kendi oğlunu örnek göstererek “aaaa bak bilmem ne abi hiç ağlıyor mu” diyerek ikna girişiminde bulundu, olmadı (kadının etrafa gülücük saçan rahatlığı sinir bozucuydu). Ufaklığın ağzından sadece “eve gidicem” çıkıyordu ve arabaya geri girmeye çalışıyordu. Ağlamalar çok kolay ayrışır. Bu bayağı içten gelen, yardım isteyen, gerçek hayır’lı türdendi. Anne ikna etmek için oğlunun göz hizasına çöktü. Çocuk kaçmak için çabalarken, anne ellerini tutu, durumu anlatmaya çalıştı. Derken o mücadelede anne neredeyse dengeyi kaybettiği için etekli ofis kıyafetiyle sırt üstü yuvarlanacaktı. Ne yapacağım konusunda kararsız kaldığım durumlardandı.
Şoför koltuğundaki baba ifadesiz bir şekilde anne oğul mücadelesini iziyor, çocuğuyla oradan geçen başka bir anne; size vurmasına izin vermeyin diye çabalayan anneyi uyarıyor. Diğer çocuk “boşuna direniyorsun” edasıyla bir tık acır gözlerle onlara bakıyor…
Anne, gözyaşlarına gömülmüş küçük oğlunu, gerginliğini dışarı vurmamaya gayret ederek sabırla iknaya çalıştı, eşi dahil herkes gözlerini onlara devirmiş şekilde izledi ve daha da kötüsü olumsuz nitelikte akıl verildi. Çocuk tüm “hayır”larına rağmen zorla götürüldü. Böyle olmamalıydı diyen üzgün kalbimi dikkate alırsak annenin tüm gününün ne kadar kötü geçeceğini tahmin edebiliyorum, yüksek ihtimal arabada ağlamıştır…
Fakat burada asıl zor durumda olan hiç istemediğini açıkça “hayır gitmek istemiyorum” diye dile getirerek direnendiği halde “neden istemiyorsun” diye bir kere bile sorulmayan, sadece ikna edilen o küçük çocuk.
Yuva ortamını bilemem ama çocuklar, özellikle bu yaştaki çocuklar duygularıyla hareket ederler. Yani o küçük bu kadar mutsuzsa, “hayır” diye direniyorsa neden acaba denmeli. Yoksa oradan alacağı, ki mükemmel bir yer bile olabilir- faydanın yanında dikkate alınmayışı, görünmez gibi davranılması sebebiyle ciddi üzüntüler edinmesi kaçınılmazdır.
Aklınıza en sık duyduğum “o yaşta çocuğun dışarıda ne işi var, anne niye bakmıyor” sorusu geliyorsa da tehlikeli, çok şıklı ve bana göre doğru cevabı olmayan bir soru. Kuyruğun kovalanması gibi bir konu.
Diyeceğim odur ki oyun grubu, kreş, bakıcı vb hepsi için aynı şeyi söyleyeceğim. Eğer çocuk o derece istemiyorsa, “hayır” diyorsa ortamı gözden geçirin. Ve “aa burada, bizimle çok mutlu” diyen büyüğün cevabının yanında çocuğunuzun talebine odaklanın.
Gerekirse izleyici olun, uzmana danışın, kamera vb herneyse, ama onu duymamazlıktan, görmemezlikten gelip “geçer geçer” demeyin. O küçük kalbin hayır’ı evet’i gibi değerlidir.
Çocukların hislerine güvenin. Onlar hesap kitap yaşına gelene kadar -ki o hesaplama tarzını da bizlerden öğreniyor- sadece hisleriyle davranıyorlar. Yani yalan makinesinin tersine, doğruyu söyleyen makine gibiler.
Çocukların bazı yiyeceklere hayır demesine kulak asmayan bir anne baba, daha sonraları onun bu gıdalardan birisine karşı alerjisi olduğunu öğrenebilir.
O zaman bu da ikinci örnek hikaye;
İki çocuklu hoş bir aile kafeye oturur oturmaz siparişlerini verdiler. Annenin çikolatalı, üstü beyaz köpüklü içeceği ve tabaklarda ay ve yıldız şeklinde kurabiyeler geldi. Anne kaşığa bardaktan doldurup uzattı küçük yaşta abi olmuş çocuğa. 5-6 yaşlarındaki çocuk net bir şekilde “hayır” dedi, anne devam etti “tamam çikolata tozlarını atayım ama sen küçükken yiyordun”. Çikolata tozları temizlenerek aynı kaşıktan tekrar hazırladı ve uzattıldı, çocuk yemeyi reddetti “hayır” dedi ilkine oranla daha sessizce. Bu sefer daha yakınında oturan baba aldı beyaz çikolata köpüğü dolu kaşığı ve uzattı “hadi ye” diye. Çocuk açmadı ağzını, anne “hadiiii sen küçükken yerdin, seviyorsun” dedi. Baba çaktırmadan bir tık daha sokuldu elinde kaşıkla. Çocuk belki ne sevmediğini bilerek açmadı ağzını. Anne baba aynı anda çift yönden açıkladı; “çok güzel, yemelisin, aç ağzını”. Arada italyanca kelimeler uçuştu falan. Anne baba uyumlu ama çocuklar dışarıda gibi…
Bir kere bu bir ilaç değil. Sadece beyaz köpükten tadı güzel yiyecek. İkincisi o ısrar ve yorumlarınızla çocuğu verdiğiniz mesajlardan bazıları şunlar olamaz mı?.
“senin neyi sevip sevmediğini biz/ileride arkadaşların, eşin vb yani başkaları biliyor. İstediğin kadar kendinden emin “hayır” de az biraz daha ısrarla önünde sonunda pes edeceksin” Şimdi bırak itirazı da ye bakalım.
Çocukların istekleri, “hayır”ları, “evet”leri dikkate almalı. Bu ille hepsi her zaman kabul edilmeli demek değil. Sen “evet ve hayır” diyebilirsinin göstergesidir.
Ne zaman Evet, ne zaman Hayır demeyi öğretmektir.