loading...
Keşfedilmeye hazır kapsamlı ve eğlenceli bir müze
Çocukluğumda haftasonları uzun kahvaltı keyiflerimiz olurdu. Hafta içi okula gitmek için neredeyse gün ışımadan yarı uykulu yapılan kahvaltılardan daha farklı sohbetli ve uzun olurdu bu kahvaltılar. (Hatıralarımda ki tüm kahvaltılar ilkbahar mevsimindeymiş gibi) sonra eğer Pazar günüyse dayanışma temalı bir aile filmi izlenirdi. (hayvanlı aile filmleri yerini kuzumun seçimleriyle Pocahontas veya Demir Dev gibi çizgi filmlere bıraktı) Kahvaltı sonrasında herkes gününü kendi isteğine göre geçirirdi. Sofra düzeni, aile sohbeti olsun diye biz de haftasonu keyfini hatıralardakine benzer şekilde yapmaya çalışıyoruz. Fakat bu haftasonu kuzumda ekstradan dışarı çıkma isteği vardı. Kış sebebiyle son birkaç haftadır pek dışarı çıkamamıştık. Çıksak da yeni şeyler denememiştik. Patlamak üzere olan kuzu arızaya bağlayınca acelesinden bir plan yaptık. Herkese hayranlıkla karışık tavsiye ettiğimiz ilk sıradaki mekanımız Koç Müzesi’nin ziyaret saatlerine baktık. Yetişebildiğimizi görünce heyecan ve vaadin eğlenceli yüzü sayesinde kuzu 10 dk içinde hazırdı. Acil tarafından çıktık yola…
Müze kış saati uygulaması sebebiyle (1 Ekim – 31 Mart) 10:00-18:00 arasında açık. Bahçesine parkettiğimiz arabamızdan kuzum neredeyse kendini attı, çocuk ne kadar sıkıldıysa evde. Montunu arkasında koştura koştura giydirebildim.
Evden çıkmadan bebeği Emzy ve Bal’ı yanına almak istediğini belirten kızıma sonunda kucağımda iki bebek, bir çanta ve 2 mont olma ihtimaline karşı sadece bir bebeğini alabileceğini diğerini bir sonraki gezimizde götürebileceğimizi söyledim. Bir bebek taşımak iki bebek taşımaktan iyidir. Emzy ve biz gezimize başladık.
Bu müzeye ziyaretimiz ilk olmadığı halde ben de acayip heyecanlandım. Haliç’in hemen yanında olduğu için gün batımı eşliğinde uçaklar, trenler, gemiler, denizaltı sizi ilk karşılayan ve mutlaka görmeniz gerekenlerin başında yer alıyor. Biletleri almak için hemen içeri girdik.
Sunduğu hizmetle kıyaslanınca ücret olarak çok çok makul olan biletlerimizi aldık. Bu sırada girmek istediğiniz bölümler hakkında bilgi almayı unutmayın. Belirli saatlerde ve yaş sınırlaması olan bazı aktivite/ziyaret bölümleri var. Örneğin; Denizaltı, Keşif Küresi gibi. İlk olarak “Ne nasıl çalışır” bölümüne girdik. Burada kesiti alınmış bilgisayar, araba, şofben, bisiklet ve daha birçok şeyi görebilirsiniz. Yanındaki butona basınca çalışmaya başlıyor. Minik bir düğme ile kocaman bir kamyonu içini görerek çalıştırmak çok keyifli. Gürültü çıkaracağını bildiği birkaçı hariç tüm butonlara kuzu seve seve bastı. Sizin de merakınızı giderecek, interaktif olduğu için de eğlenceli bir bölüm. Babasından bilgi aldıktan sonra tüm makineleri tek tek bebek Emzy’ye de kendisi anlattı. Öğretmek en iyi öğrenme yoludur.
Daha otopark alanında kafaya koyduğu belli olan “trenlere gideliiiiim” ısrarıyla yazın üstü açık gördüğümüz şimdiyse kapatılmış (belki sezona özeldir) vagonların olduğu bölüme gittik. Fakat kuzu öyle heyecanlandı ki babayla ben donup kaldık onu öyle görünce. Tek ihtiyacımız olan buymuş ve çocuk patlamak üzereymiş evde. Koltuklara oturuyor, önden bakıyor, herşeyi parmağıyla işaret ederek bize göstermeye çalışıyor, Emzy’ye anlatıyor ordan oraya koşuyor. Her yerini dolaştığından emin olunca bir diğerine gitme teklifinde bulunuyor. Giriş izni olmayanların da içine dikkatlice bakıp öyle devam ettik yolumuza. Atlı tramvay, klasik vagon, saltanat vagonu, tünel makinesi ile vagonu ve en çok beğendiğimiz La Littorina gerçekten etkileyiciydi.
La Littorina’nın bilgi panosundan kısaca birkaç şey aktarmak isterim; Avrupa’daki 1930 öncesi tasarım anlayışında olan, içinde zamanın şarkılarının çalındığı, duvarlarında küçük resimlerin asıldığı ve sanki kendi zamanında mola vermiş ve biz o anda içine girmişiz. Ziyaret ettiğimiz her bir parçada vaav çok iyi korunmuş diye aklımızdan geçiriyor olabiliriz. İşte hep öyle değil birçoğu çok büyük emekle bizlere sunuluyormuş. Öyle ki bahsettiğim vagonun sergilendiği haline getirilmesi ciddi bir ekip işiyle olmuş. Andrew Kasırgası’nın tahrip ettiği La Littorina’nın gövdesi Tofaş, ahşap ve iç kısımların restorasyonu Müze atölyeleri tarafından yapılırken müze restorasyon uzmanları ve müze yönetimi bu çalışmanın her aşamasında yer almış. Zaten tüm bu özeni müzenin her köşesinde, her parçada görüyoruz. Son bir hatırlatma, günümüze eksiksiz ulaşmış bu özel parça sadece 10 yıllığına Rahmi M. Koç Müzesi’ne verilmiş bu sebeple mutlaka görülmeli..
“Şimde nereye gidelim kuzum” sorusunu soramadan o bizi “yaşayan geçmiş” bölümüne/sokağına doğru sürükledi. Akşam karanlığında mekanın orjinaline göre aydınlatma ile gerçekten açık gibi görünen buralara, kapanmadan biraz önce bakıyormuşuz gibi hissetik. Öyle ki demir döven, saat tamiri yapan amca veya eczacıya Defne’m kolay gelsin diyerek selam verip en sonunda da ayrılırken hepsine tek tek iyi akşamlar diledi. Kendisi bir sonraki yere geçmek isteyene kadar ona gerekli zamanı tanıdık. Böylece o istediği kadar incelerken biz de dip köşe bakabildik. Öyle küçük parçalarla detaylar var ki beni bıraksalar saatlerce incelerim…
Sonra denizcilik bölümüne yöneldik, oradaki kocaman gemileri dolaştık. En çok ilgi çeken 10.5 metrelik Kısmet‘ti. Yelkenlinin hikayesi çok hoş; 1965 yılında bir karı-koca ve Kanarya Adaları’nda onlara katılan Miço isimli kedi Kısmet’li 2 yıl 10 ay süren dünya seyahati yapmışlar. İstanbul başlangıcı ve bitiş noktası olarak büyük ilgi görmüş.
Bu kadar yürüyüşe yavaş yavaş ayakları birbirine dolaşan kuzumuza bir mola vermek için arabalar bölümü manzaralı Demlik Kafe’ye oturduk. Çok çeşit yok fakat fiyatlar kar amaçsız nitelikte ucuz. Özellikle kız çocukların hayallerini süsleyecek maket evler, bebekler gibi detaylarla yine özel tatlı bir atmosfere sahip.
Mola bitti yola devam derken kapanma saatinin yaklaştığını farkettik. Hızlıca kayıkların olduğu bölümü gezdik. Neler var neler kısaca sayarsak Saltanat kayığı, piyade kayığı, pereme kayığı, elçi kayığı, balkçı kayığı ve pazar kayığı gibi… Bu müzeye bir kere gittim gezdim denilemiyor. Çünkü sürekli birşeyler ekleniyor. İşte bir yenilik daha. Kayıklar bölümünde tıpkı Miniatürk’teki gibi iskelelerimizin minyatür maketleri yer almış.
Evet daha gezmek istediğimiz yerleri gezemeden süremiz malesef doldu. Görevlilerin “Kapanıyooor” seslenişleri eşliğinde kuzumuzun çok istediği “bebek arabaları” bölümüne de hızlıca göz attık. Yola çıkmadan önceki son ziyaret noktamıza gidip “vaav tuvaletler ne temiz” deyip gezimizi görevlilere iyi akşamlar dileyerek bitirdik. (benim açımdan mekana yıldız kazandıran ilk yer tuvaletler)
Bir sonraki ziyarette mutlaka gidilecek yerlerin listesini yaptık.
Ne nasıl çalışır bölümündeki merdivenden yukarı çıktığımda çocuklardan çok büyüklerin eğlendiği Renkli Matematik Bölümü’nü görmüştüm ancak inceleme fırsatı olmadı. Kocaman puzzlar, renkli ve eğlenceli cisimler, deneyerek öğrenebileceği çok şey bulunan bölüm mutlak gezilmeli. Sonra müze giriş kapısının karşısında Lengerhane (müzenini ana binasının adı tersane) olarak tanımlanan binada gösterilen filmlerden Keşif Küresi’ni merak ediyorum. Kızımın son zamanlarda çokça ilgilendiği Dinozorların Gizemli Dünyası gösterisi var fakat 7 yaş üstüne hitap ettiği için birkaç yıl beklemek durumundayız. Karşıya geçmişken bilimsel aktiviteler, sinema, matbaa makineleri, oyuncak, havacılık, buharlı makine sergi ve modellerinin olduğu bölümler de gezilmeli.
Ayrıca devam eden 3 tane sergi var sınıf ve grup katılımları için gizema@rmk-museum.org.tr adresine başvurmanız gerekmektedir. Nedir bunlar;
Yol Efsaneleri, Bu Treni kKaçırmayın ve İşte Güneş.
Nostaljik Demiryolu Seferi
Nostaljik bir tren ile Haliç boyunca yapılan ücretsiz kısa bir gezi varmış. Sadece haftasonları düzenlenen bu tur için de bilet gişesinden rezervasyon yapılması yeterliymiş. Denemedik ama listemizde.
Tavsiye ediyorum:
Kuzum henüz aramıza katılmamışken, yani yaş sınırımız yokken denizaltıyı ziyaret etmiştik. Rehber eşliğinde ve 14 kişilik gruplarla düzenleniyor, farklı bir deneyim için rezervasyon yaptırın ve saatini kaçırmayın. 8 yaş sınırı var, bilginize…
Yoğunluktan araştırmaya fırsat bulamayan ailelere öğretmenlere duyurulur.
Haftasonu Eğitim Atölyesi’nde çocuklarla farklı atölye çalışmaları yapılmakta. Atölyenin amacı yaptıkları faaliyetlerle çocukların hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını geliştirmek, onlara yaşayarak öğrenme fırsatı sunmak.
4-14 yaş arasına hitap eden ve mutfak, boyama, sinema, matematik, denizcilik, astronomi, heykel, kukla, drama vb. konulu atölye çalışmaları bulunmaktadır. Örneğin; “Parmaklarım en sevdiğim Kuklalarım” 4-6 yaş grubu için “Arım Balım Peteğim” konulu atölye çalışmaları da 7-10 yaş grubu için hazırlanmış. Kuzunuza uygun yaş grubu program biletini www.biletix.com’dan eğitim & diğer başlığı altından temin edebiliyorsunuz. Detaylı bilgi almak isterseniz yozturan@rmk-museum.org.tr veya aksoy@rmk-museum.org.tr adresinden ulaşabilir notu düşülmüş. Çocuklara özel bu atölye programı rengarenk ürünleri sayesinde çocukluğumuzdan beri tanıdığımız yılların markası Faber-Castell sponsorluğunda gerçekleşmekteymiş.
Gidelim yeni arkadaşlarla tanışalım, eğlenelim, sonra da kuzunun yaptıklarını evimizin baş köşesinde gururla sergileyelim denilecek güzel bir ortam…
Son bir bilgi: Rüya gibi mekanda özel günler için kiralama yapılabiliyormuş. Zaten ne zaman gitsek mutlak bir gelinle damat oluyor. Bizi ilgilendiren kısma gelince kuzuların doğum günleri için de kiralanmakta ve çeşitli aktivitelerle daha renkli eğlenceli bir hale getirilmekteymiş.
Ve gerçekten son… Zaman yolculuğunuzda eğlenceli dakikalar diliyorum.
Sevgiler:)
Not: Biliyorum resimler çok net değil, fakat atmosfer hakkında fikir vermeye yetecek kadar işe yarar sanırım, üzerine tıkadığınızda daha büyük görebilirsiniz 🙂