loading...
Kuzucum yine düştü.
Çocuklar akşam yemeklerini yediler ve cıvıldayarak masadan kalktılar. Sadece birkaç dakika sonra içerden gürültülü şekilde düşme ve ani bir ağlama sesi geldi. Salona koştuğumda babası canı yanmış kızını kucağında sakinleştirmeye çalışıyordu. “İzin ver kuzucum diyerek” şöyle eğilip baktım ve iki sene önceki manzarayla karşılaştım. http://zuzunundefteri.com/cocugum-disinin-uzerine-dustu/ Hepimiz şoktaydık.
Bu inanılmazdı, nasıl düşmüştü? Ve daha da ilginci nasıl olur da yine aynı diş (lere) denk getirerek çarpmıştı. Ağzının sol tarafını öyle bir vurmuş ki üst ve alt dişleri aynı anda etkilenmişti. Ya elleriyle düşmeyi yavaşlatmaya fırsatı olmadı, ya da düşerken ellerini zaten hiç kullanmıyordu. Düşününce tek mantıklı açıklama bu gibi görünüyordu. Kuzumuz düşmeyi bilmiyordu. Düşerken ellerini koy diye özellikle öğretmeye de çekiniyorum, bu sefer bilek, kol konusunda sürprizler olabilir. Sanırım iyileştikten sonraki en mantıklı yol doğru düşme üzerinde alıştırma yapmak olacak.
Hemen banyoya koştuk, suyla ağzını yıkatıp hasar oranına baktık. Durum güzel değildi. Ağzına, damaklardaki morarmayı durdurmak için buz torbası koyduk. Özellikle telaşlıyken, zaten korkmuş ve canı yanan çocuk için olumlu kelimeleri seçmek pek kolay olmuyor. Büyüklere durumu ucundan anlatırken başladılar diğer çocuklar “bizim de dişimiz düşecek mi” tarzı yorumlarda bulunmaya. Hemen düzeltme yaptık. “Ağzı acıyan arkadaşınızı doktora götüreceğiz”. – “Ama kan var”. “Evet çarptığı için kan var, ama iyileşecek”.
Acıyı kesmek için pediatrik ağrı kesici şuruptan verdik bir ölçek. Kanama durmuştu fakat üst ve alt dudakta patlak, damaklarda çarpma etkisiyle morarma ve dişlerde içe doğru yamulma olunca, köklerde kırık ya da çenede hasar olma ihtimaline karşı o saate götürebileceğimiz bir yer aramaya başladık.
Düşen çocuğumu geç saate nereye götürebilirim?
Akılınızda olsun; büyük diş hastanelerinde nöbetçi çocuk diş hekimi bulunuyor. İstanbul için örnek verirsem; Şişli Etfal Ağız ve Diş Hastanesi (Şişli Etfal’in karşısında ayrı bir bina) veya Cerrahpaşa Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği gibi. Biz de özel diş polikliniğini aradığımızda o saate pedodontist olmadığı için devlet hastanelerinin yukarıdaki birimlerine yönlendirdiler.
Yalnız olsaydık gerçekten manzara karşısında çok daha panik olurduk ki önceden tecrübemiz olmasına rağmen. Sağ olsun misafirlikteki dostlarımız hem bize güç verdiler, hem de doktor ayarlamak için seferber oldular.
O gece çok özel bir diş hekimiyle tanıştık, Berrin Hanım. Geç saate yardım çağrımıza melek gibi cevap verdi. Öyle sevecen, ilgili ve sakin yaklaştı ki konuya, hepimizin nefesi, kalp atışı düzeldi resmen. Öncelikle kafasını çarptı mı diye sordu? Ağzındaki diş duruşlarını, damak yara oranını, kanamanın durup durmadığını, eksik-kırılmış diş varlığını sorguladı. “Ağzının enfeksiyon kapmaması önemli. Buz ve ağrı kesici güzel destek olmuş, yarın erkenden panoramik radyografi çektirip gelin. Mümkünse bu akşam antibiyotik başlatın” diyerek bizimle randevulaştı ve telefonu kapattık. Ağrısı dinen ve yorulan kuzum çoktan uykuya dalmıştı bile.
Antibiyotik için önce nöbetçi ezcaneye uğradık. Reçetesiz vermiyorlar. Hastanedeki nöbetçi doktora görünmemiz gerektiği söylendi. Hastaneye uğradık fakat gece yarısı acil servisin çok yoğun olduğu bir zamana denk gelmişiz. Gece yarısı oradaki durum içler acısıydı, soru sormamız bile mümkün olmadı. Yarın sabah erkenden dişçimize uğrayacağımız için kuzuyu tekrar rahatsız etmeden eve götürüp yatağına bıraktık.
Gece boyunca inledi ve sabah çene ağrısıyla uyandı. “Dişlerime ne oldu” dedi ilk soru. Aynada dişlerine baktık ve düzeleceğini anlattık. Canının yanacağını düşündüğünden ilk hareket reddetse de mecburen kabul etti.
Panoramik Radyografi çekimi hızlı mı?
Film çektirmek çok hızlı oldu. İşlemleri, ne kadar süreceğini onun sorularına göre tarif edip hazırlıklarda yanında hep elini tutunca kriz olmadan geçtik o adımı. Bu arada işlemin içimizden 15’e kadar sayana dek çabucak biteceğini ve çenesini hiç oynatmaması gerektiğini söylesek de, cihaz kafasının etrafında dönmeye başlayınca canımın içi az da olsa çenesini kıpırdatmıştı. Alt dişler net çıkmadı ama tabi ki iş gördü.
Muayenehanesine girdiğimiz an sessiz bir gözlemci oldum. Doktorumuz kuzumla iki arkadaş gibi sohbet etmeye başladı. Kesinlikle korkmuş ve canı yanmış bir çocuğa nasıl ulaşacağını, nasıl sağlam bir köprü kuracağını biliyordu. Çocukların oynaması için mıknatıslı dişlerden yapılmış çene maketinin üzerinden diş anatomisi, diş yüzeyinin çukurcuklarında biriken yemekleri yiyen mikropların dişleri nasıl çürüttüğünü, diş fırçasıyla yemek artıklarını uzaklaştırırsak dişlerimizin temiz olacağını, diş yapısını anlattı. En bayıldığım, içimi ısıtan tanımlaması “bebek dişlerin altından abla dişlerin geliyor, çünkü büyüyorsun ve dişlerin de senin gibi büyüyor” oldu. Şu ünlü dişçi koltuğuyla yakınlaşmak bölümü de çok tatlıydı. Koltuk kumandasını kuzumun kontrolüne bıraktı. Yukarı, aşağı hareket etmesi, ışıkları açıp-kapatmasını yaptırdı. Elektrikli su tabancasıyla su püskürttü, tek-tek sabırla, özenle muayene aletlerini göstererek anlattı. Neyi nerede kullandığını, sivri ama batmaz oluşunu…
Dışarıda her zaman karşılaşamadığım bu süreci hayranlıkla izledim. “İstiyorum ki sen kendi rızanla otur, sana söz veriyorum izin verdiğinde yaparım, istemediğin bir şey yapmayacağım” dediğinde kuzum çoktan rahatlamıştı. Eldivenleri, maskeyi neden taktığını hazırlanırken anlattı. Muayene çok detaylıydı. Çene oturuyor mu, nereleri ağrıyor?…
Alt çenedeki süt dişinin birisi henüz yeni düşmüştü, diş perisine verilmek üzere saklanmıştı. Fakat çarpmanın etkisiyle yanlarındakiler de sallanmaya başlamış. Birkaç güne birini daha elimize alacağız gibi görünüyor.
Doktorumuz röntgen üzerinde bize detaylı anlatınca daha net kavradık dişlerin durumunu. Üst iki dişin daha önce çarpmalarından dolayı kökleri erimiş. Kalıcı dişlerin tam olarak yerine inmesi için en az 6 ay var. Sabitleme seçeneği varmış ancak iki dişin kökleri zaten sağlam olmadığı için özel bir madde ile yapıştırma işlemi yapılamıyor. Alttakiler abla diş konusunda daha hızlı ilermiş. Damaklardaki morarma ve ödem sebebiyle enfeksiyon kapmaması çok önemli olduğundan ilk adım hemen antibiyotiğe başlandı. Daha önce de sıralama aynıydı. Bir hatfaya kadar toparlayacak olan küçük ağzın temiz tutulması çok önemli. Bu sürede acımayan arkaları nazikçe fırçalayıp, öndekilere tedavi edici nitelikteki ağız gargara sıvısını kullanarak pansuman yapacağız. Burası çok önemli; küçük çocuklarda yutma tehlikesi olduğu için suyla inceltilse bile ağız gargara kullanımı önerilmiyor. Bu sebeple pansuman yapılacak. Önce elleri yıkayıp, sonra temiz ellerle pamuğu sıvıya azıcık dokundurup (varsa fazlalık süzülecek), ön yaralı diş etine nazikçe süreceğiz.
En az bir hafta dişleri kollayıp, ağız bakımı yapılmalı.
Ayrıca yemekte sert gıdalardan, ısırmalı yemeklerden en az bir hafta uzak durarak dişleri zorlamamaya özen göstereceğiz. Zaten acı otomatik korumaya yönlendirdi kuzumu. Geriden gelen dişler henüz hazır olmadığından süt dişerini mümkün olduğunca koruyacağız.
Süt dişlerinin döküldüğü, kalıcı dişlerinin ve arkadaki azı dişlerin geldiği hareketli bir dönemmiş. Yani konu biraz karışık. Sağ gerideki kök dişi neredeyse çıkma işlemini tamamlamış, soldaki de yakında “merhaba” diyecek durumda damağını patlatmış. Ön iki dişinde kararma görülüyor. Çarpmanın etkisinden değil de kullandığımız demir takviyesinden sonra olduğunu ekledik. Yeni dişler çıktığında renkte değişim var mı diye ayrıca takip edilecek.
Kuzumuz ilerleyen birkaç gün boyunca çok hassas olduğu ve canı yandığı için en küçük darbede, dokunuşta ağlayarak geldi. Zor birkaç gün geçirdi. Damaklardaki yaralar ağız yarasına (aft) dönüştüğü için yemek yemekte çok zorlandı. Hep birlikte gayret edip, cesarendirip aksatmadan tedaviye devam ettik.
Bu arada birkaç ay önce, aynı yaşta kızı olan arkadaşım arayıp, bizim arka dişleri koruyan jelden kullanıp kullanmadığımızı sormuştu. Çünkü okul öncesindeki kızının okulunda çocuklara uygulanmaya başlanmıştı ve ondan da izin isteniyordu. Az çok duymuşluğum vardı ama net bilgim yoktu. Ve konu hop diye karşımıza hekimimiz tarafından açıklamasıyla gelmişti.
Fissür örtücü nedir?
Çukurcuk (fissure) ve oluklar (pit), özel akıcı (oje gibi) bir dolgu dolgu maddesi kullanılarak sığlaştırılıyor. Böylece bu yüzeyler fırçalama sırasında kolayca temizlendiği için dişler mikroplara karşı korunmuş oluyor.
Bizde neden gerekli? Kuzunun dişlerinin çiğneme yüzeyi oldukça çukur bir yapıya sahipmiş. Arka dişlerin çıkması tamamlandıktan sonra onları korumak için fissür örtücü madde sürülmesi planlandı. Çocuklar anlasın diye oje gibi diye tarif edilen bu madde çukurcukların üzerine sürülüyor. Kuzum “kötü mü tadı” diye sordu hemen. Cevap: hayır oldu.
Tükürüğün temizleme fonksiyonu, azı dişlerindeki çukurcuk ve fissürler için yetersiz kalır. Ayrıca, diş fırçasının kıl çapları da çoğu fissür yüzeyini temizlemek için çok büyüktür. Fissür örtücüler, bakteri plağında üretilen asitler için fiziksel bariyer görevi yaparlar. Geleneksel fissür örtücülerin uygulanması, çürük oluşma riskini kabul edilebilir düzeyde azaltırken, diş bütünlüğünü de koruyan non-invasiv bir tekniktir. (Kaynak: İstanbul Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi Dergisi Cilt:42, sayı:3-4)
Tüm diş hekimleri fissür ve flor kullanımında aynı fikre sahip olmasa da ispatlanmış araştırmalar sonucunda bilinçlendirme (ebeveyn-hekim) ve uygulamayı yaygınlaştırmak için çalışmalar yapılıyormuş.
Fissür ile flor aynı mı?
Hayır değilmiş. Fissür arkadaki dişlerin yüzeyine uygulanınca işe yarıyor. Flor tüm dişlerde. Flor kullanımı yurtdışında çok yaygın. Hatta seneler önce Almanya’da yaşayan akrabamız bir sohbette 11 yaşındaki kızlarının hala flor kullandığını anlatmıştı da şaşırmıştık. Yapılan araştırmalarda flor 12 yaşına kadar kullanıldığında efektif oluyormuş. Yabancı kaynaklarda flor kullanım dozajının ayarında çocuğun tükettiği su flor oranı vb göz önünde bulundurularak nasıl hassas bir yol izlendiği aktarılmakta. Artık senelerce hap gibi olan küçük beyaz florlardan kullanmak yerine 6 ayda doğrudan ağzına uygulanma tercih ediliyormuş.
Altı aylık periyodik kontrollerimizde flor ve fissür desteğimizi almak konusunda anlaştık.
Tatlı, sevgi dolu doktorumuza minnettarım. Korkmuş ve çok üzgün ebeveyni, ama en önemlisi de küçük bir çocuğu nasıl sakinleştireceğini çok iyi biliyor. Ama bunu sadece uzmanlık eğitimiyle değil de sahip olduğu kalbi sayesinde yapıyor.
Özellikle kız çocuklarında travma sonucu kaybedilen dişler ciddi şekilde, bozulan güzellik endişesi yaratıyor. Burada çocuk, ailenin duygularını aynen alıyor. Evet özellikle çok daha ciddi yaralanmalarda şoku atlatmak kolay değil, zaman alıyor. Ama bizler üzülüp, konuyu çevremize sık sık, sahneleriyle anlatarak canlı ve hatta daha güçlü tutarsak çocuklar da kendi bakış açılarını, korkularını dahil edip iç dünyalarında o anı katlayarak yaşayabiliyorlar.
Örneğin; kızım kazanın ertesi günü okula gitmek istemediğini söylemişti. “Bu şekilde olmaz” demişti…
Oysa hekimimizin de anlattığı gibi o yaş grubundaki tüm çocuklar zaten eksik dişlerle dolaşıyor. Hatta bu onlar için büyümenin işareti oluyor. Kaza sonucu kaybedilen dişler arkadaşlarınkinden bir tık farklı. Ama asıl ayrıştıran biz büyüklerin hikayeleştirerek anlattığı kaza anı ve sonrası…
Çok önemli bir nokta daha. Süt dişlerinin bazı büyükler tarafından zaten değişeceği için önemsiz gibi algılanması. Onlar; çiğneme işleminde çene gelişimini sağlıyor, doğru sesler çıkartarak konuşmayı etkiliyor, yönlendiriyor. En önemlisi de hepsi geriden gelen kalıcı dişlerin küçük bekçileri, rehberleri. Birer izci takımı. Tabi ki zamanından önce bozulan takımın imdadına çocuk diş hekimleri yetişiyor.
Son bir ek. Antibiyotik kullandığımız dönemde ağzında çıkan aftlar vardı. Fakat çevresindekiler fazladan nazlandığını düşünmüş, hatta kuzumu abartmakla suçlamışlar. Sadece çarpmalarda değil, su içtiğinde bile acıyla ağlayınca dikkatlice baktık ve o iyice gizlenmiş aftları gördük. Böyle dönemlerde nazına göz yumup, onun beklediği ilgiyi göstermek en doğrusu. Sarılmak, ilgilenmek gibi.
Kuzum çok ağlamıştı ve hepimiz çok üzülmüştük. Hala üzgünüz, acayip zor bir durum. Sakin kalmaya çalışarak ayakta durmak. O gece eşimle tek kelime etmeden bitirmiştik günü. Çünkü biliyorum ki ağzımızı açtığımız an yaşlarımız boşalacaktı.
Tesadüfen aynı hafta; parkta, evde kazayla dişinden ciddi yaralanmış küçüklerin yakınlarından emailler almıştım. Elimden geldiğinde destek olmaya çalıştım. Üzüntüleri hala aklımda, yüreğimde. Onları % 100 anlıyorum ve diliyorum ki çabucak iyileşmiştir yavruları. Böyle anlarda insan en çok çaresizce “keşke” diyor. İşte o “keşke”yi “neyse ki” ile değiştirmeliyiz…
Ve son söz. Çocuklarımızın gülüşü hiç eksik olmasın. Annelerin, babaların kalbi neşeyle, umutla çarpsın.
sevgiler:)
Merhaba benim 14 aylık bir kızım var, bugün dışarda gezdirirken yüz üstü düştü ve ön dmağının perde gibi olan eti yırtıldı veya parçalanmışta olabilir. Ağzını açmadığı için tam göremedim ama çok kanadı ve hala azar azar kanıyor! Şişkinlik te oluştu, doktor korkacak birşey yok çabuk iyileşir hastaneye getirmeniz gerekmez dedi ama ben inanmıyorum! Pazartesi diş doktoruna götüreceğim ama o zamana kadar ne yapa bilirim birde tehlikeli mi cocuğumun sağlığı acısından? Sabahı zor edeceğim çok kanadı ağzı kanla doluydu! Bu arada dişlerinde bir hasar oluştumu bilmiyorum Görünüşe göre bir sıkıntı gözükmüyordu ama yinede çok tedirginim!! Beni rahatlatack birşey söylersiniz umarım korkulacak bir durum varmı sizce??
Merhaba, çok geçmiş olsun küçük prensese ve size. Vallahi yanımda olsanız şöyle sıkıca sarılırdım size. Rahatlatmak için.
Evet, çok haklısınız insan kan görünce nefesi daralıyor. İçiniz rahat edecekse tabi ki doktorunuza götürürsünüz, ama endişelenmeyin lütfen. Neyse ki çabuk iyileşiyor çocukların yaraları. Bu süre de canı yanmasın diye katı gıda beslenmesinde daha küçük kaşık, daha yumuşak mamalar tercih edebilirsiniz. Su içirerek ağızını çalkalar gibi temiz tutabilirsiniz. Zaten birkaç güne birşeyciği kalmaz. Sizi ve kuzucuğu öpüyorum.
Sevgiler =))