loading...
Defne’yle hikayelerimiz zaman atlayarak olacak mecburen. Aslında birçok hamile kadının planı günlük tutmaktır ancak kaç tanesi yapabiliyor bilmiyorum. En azından ben günü gününe yapamadım biliyorum. Ama olsun hala heyecanlıyım ve hala anlatacaklarım var.
Askerde olan eşimin yemin töreni ziyaretine gitme amacı kuzumuzun müjdelenmesi için harika bir zamanlamaydı. O yüzden 5 Eylül Cuma sabahından önce tekrar doktora gidip kalp atışını dinleyerek tıbbende emin oluştum. Böylece güzel haberi gönül rahatlığıyla paylaşabilecektim. Cuma sabahı Polatlı’da olmak için iş yerinden izin aldım ve akşam iş çıkışı yola koyuldum. Afyon’da kadeşimle buluşup sabaha karşı Ankara-Polatlı’ya doğru tekrar yola koyulduk. Tören alanına girmeden önce kayıt, kontrol gibi işlemler için belirtilen saatten önce aileler toparlanmıştı bile. Belli etmemeye çalışsamda herkes gibi ben de çok heyecanlıydım. Hem orada ben değil biz olarak bulunduğum için, hem de Güray’imi 3 ay sonunda ilk defa göreceğim için. Kimlik kontrollerinden sonra sırayla içeri alındık. Ayrıca arama yapılan küçük bir bölüme girerek devam ettik ve ben “dikkat radyasyon var” yazısını tam çıkmak üzereyken kafamı kaldırınca gördüğümde tam anlamıyla kafamdan kaynar sular döküldü. Yanımdakilere endişemin sebebini nutkum tutulmuşken o anda söylemek istemedim ama ya birşey olduysa diye de çok korktum. Öyle ki “burada radyasyon varmış” diyerek kontrolsüzce sayıklamaya başladım. Hastahanelerde “radyasyon ve hamilelikle ilgili öyle çok uyarı levhası gördüm ki benim için kelimeyle karşılaşmak bile endişenin kaynağıydı. O korku yüzüme, hareketlerime öyle çok yansımıştı ki kardeşim ne olduğunu sordu…Şu anda bile kalbim o andaki gibi çarpmaya başladı. Beni rahatlatabilecek tek kişi eşimdi…
Törendeki atmosfer, ailelerin heyecanı ve gururunun içinde olmak çok özel bir andı. Anlatılmaz yaşanır tadında yoğun bir duygu atmosferiydi. Bu radyasyon tabelası beni öyle çok endişelendirmiş ki tören başlayana kadar “ ama girişte tabeladan önce uyarı yazısı da asılmalıydı” şeklinde sayıklamaya devam ettim ve tabiki kardesim artık dayanamayıp “ neden taktın bu kadar bu tabelaya” diye tekrardan sorunca yutkunarak sustum. Tören sonunda eşimi de alarak haftasonu için evci izniyle Afyon’a doğru yol aldık.
10 Eylül Güray’in doğum günüydü ve o tarihte birlikte olamayacağımız için minik bir pasta organizasyonu yapıldı. Töreni kaydetmek göreviyle getirilen kamera şimdi de başka bir özel anı kaydetmek için ortaya çıktı. Herkes günün anlamı için bişeyler söylerken ben “biz artık çekirdek aileyiz” diyerek senin varlığını ilan ediverdim. Kamera kaydı töreni izleyemeyen Lüleburgaz’daki aileler için özellikle çekiliyordu ve bu güzel haber sonunda bomba gibi patlayacaktı.
Göz yaşları, sarılmalar tebrikler, canlarım benim herkes çok sevindi. O dakikadan sonra “senin için” bana sütler, mamalar, amaaan sen otur zuzular, hadi anlat bakalımlar çok güzeldi. Hatta Nusret hemen bir fotografımı çekip bilgisayarda bir efekt uygulayarak hamile zuzu fotografi yaptı ve buzdolabının kapağına astı. O akşam annemle babama da verdik güzel haberimizi… Meğer bizden böyle bir müjdeyi uzun zamandır bekliyorlarmış ancak sık sık sormaya cesaret edemiyorlarmış. Bizde askerlik ev derken daha var şeklinde yuvarlak cevaplar veriyorduk. İşin doğrusu cesaretimiz yoktu. Senin varlığın ihtiyacımızdan çok cesaret kazandırmış zaten. Böylece babaya doğum günü hediyesi olarak senin iki resmini götürmüş oldum.
Unutmadan, tören sonrası eşime radyasyon meselesini anlattım hemen, tahmin ettiğim gibi o odada endişe duyacak birşey olmadığını söyleyerek rahatlattı beni.